
ŞİİRLER-4
,, Şiir Kitabı
Yakında tüm E- Ticaret sitelerinde ve Kitabevlerinden temin edilebilmektedir.'
YAĞMUR'UN İÇİNDEN DOĞAN ADAM
Orman içinde bir yol,
Mevsim Nisan, içinde yağmur...!
Arabanın camları açık, ellerin dışarda ve sigaranın dumanı tütüyor,
Sevdiğin şarkının nakaratı radyoda.
Bir ilkbahar mevsimindeydi zaman
Yeryüzünü henüz terk etmemiş yağmurları ile kendini hatırlatan
,,Sen gidiyordun bu şehirden''
,,Varlığın ile henüz tanışmış iken..''
Kutsal gecenin koynunda esiyor ılgıt ılgıt meltem rüzgarları,
Kokunu getiriyorlar öyle sıcak öyle buram buram..!
............ sonra dedim ki;
Şiirlerime mürekkep,
Geceye şarkıların, boynuma kokun bulaştı. Gitme..!
20.03.2023
Huri Çalışkan
ADI ALİ
Mazlumların yanında
Çocuklar sırtında
Dost sohbetlerinin deminde
Vatana ihanet edenin karşısındaydı
Toprak ana çok sevmiş olacaktı ki
O adımlarken üzerinde titrerdi yer gök
Uykuyu sever O
Sen uyandırmaya çalış usta
Hakka yürürken
Hissedersen gözü arkada göç ediyor
Kulağına fısılda
Ölürse tenler ölür Ali
Ruh ölesi değil
Ölümsüzler kervanı varmış
Duyulan ama gidenlerin bildiği
Tenini dünyada
Kokunu boynumda bırakıp gittin ya sen hani
Buram buram tütersin
Bu dünyanın kimsesizliğinde
Yüreğimin derinliklerinde.
Huri Çalışkan
04.07.2024
UYANIŞ -1
Bir gün uyurken izlemek istiyorum sevgiyi!
Taze ekin kokan,
Güneşi aydınlatan,
Genzi yakan sıcaklığının,
Huzuru dünyaya yansırken.
Biz umudun,
İnsanın ıssızlığında ki,
Yüreğe dokunuşlarını,
ve
Yaradan'ın yoktan var edeceğini biliyoruz.
Hiç acımadan kendimize,
İyi gelen yanlarımızı bilinçsizce öldürdük.
Şimdi uyansa,
Sevgi, barış, huzur,
Doğsa turuncuya dönerken gök.
Hatta yorulduysa kötülük yaşamaktan,
Gömülse sevgiye bulaşarak,
Uğurlasak şölenlerle de,
Huzurla uyusa,
Yeniden doğmaya gerek kalmadan.
Huri Çalışkan
03.07.2024
HAYAT DÖRT NALA GİDEN SÜVARİ
ister bahar olsun,
toprak başını kaldırırken tam uykudan.
ister beyaz maskesini çekmiş olsun üstüne,
veyahut çırılçıplak kalkmaktan korkmayan bir sonbahar,
hangi mevsim doğduğunun önemi yok inan.
hayat dört nala giden süvari,
ruhumuz dün doğmuş Çocuk,
uçurtmaları süzülüyor rüzgârda,
uç delikanlım, mutluluğu bulana kadar.
Huri Çalışkan
13.07.2024
SEVGİNİN KİMSESİZLİĞİ
Gökyüzü bazen öyle hal alır ki!
Sabitlenmiş dev bulutların,
Altından incecik bulutlar süzülür.
Böylesi zamanlarda,
Sana ne kadar kızmış olursam olayım,
Bu eşsizliğin ile yeniden büyülenir,
Seni seyre dalarım.
Kör birinin görmesi kadar şaşırtıcı,
Akşam oldu!
Eve gel diyen anneden kaçan Çocuk,
Antik çağdan kalan bir eseri bulan Arkeolog kadar heyecan dolu.
Bir seni, bir yağmuru severim,
Maviliklerine sahip olmak değil de,
Nasıl denir,
Hani nasıl desem!
Bu her gün incir yemek gibi.
Karadeniz dalgasına benziyordun bazen,
Soluk soluğa kalınca,
Ağaç gövdesi de oluyordun.
Uykuları böldüğün kadar,
Ninnilerde söylüyordun.
Nasıl anlatsam yokluğunu,
Kör bıçakların acısı sanki,
Hani bir daha hiç incir yememek gibi.
25.07.2024
Huri Çalışkan
KALBE GÖMÜLÜ AŞKLAR
Ey sulusepken hırçın dalgaların kızı
Kirpiklerin daha dönüşmeden mızrağa
Hangi alın yazısı yazılmış fermanına
Saçlarına konan kelebekler
Bûsene ilişirler Rüveyda.
Tabuttan uyandırdığın kalpsizleri mi?
Bekliyor çırpınan toprak
Seni bulamazlar ölmüş ruhların nazeninde
Sevginin gözyaşları yoktur ki Leo
Busende ki yağmurları akıtma.
Gün olur, filizlenir kalbinde bir gülüş
Zülfünde ağıt, nefretten uzak
Gökkuşağı geceye karıştığında
Dağlarda çiğdem toplar Çocuklar
Çöllerde su bulunur Rüveyda.
Aklının çarmığında filizlenirken güller
Ey içime gizlenen
Takvim yaprağına düşer adın
Mektuplar ülkesidir ya gamzelerin
Sevda ırmağında
Ah Leo!
Senin şu sulusepken gözlerin varya
Cennet ülkesini var eden gözlerin
Sana mahsus mudur? Bilmiyorum
Mavi kelebekleri senin için besliyorum.
01.08.2024
Huri Çalışkan
PARLEMENT MAVİSİ
İstanbul’um nazlı kısrağım
Çiçekli ağaçlarına yaslandığım
Maviliklerinin tuzunu burnuma çektiğim
Denizinin sularını ayaklarıma sardığım.
Dalgaların aşıp gelen gemilere liman olurken
Karmaşık hayatın soluklarını ise gökyüzüne aldığında
Demlenelim maviliklerin, turuncuya dönüşürken
Dallarına konan kuşlar sana şarkılarını söylerken
Hadi şimdi bir demlik çay koy boğaza karşı.
Lodoslar dinmişken başında
Sarhoşluk alemlerine yürüyor adımlar
Loş kayıkların üzerinde balık / ekmek satıcıları
Koşanlar, küfür edenler, müzik sevenler eteklerinde.
Güvercinler karın doyurma telaşına düşmüşken
İzliyorum onları, Ali’de çok severdi ya hani
Gözlerim ıslak mı değil mi bilmiyorum
Fısıltıların gürültüsünde gökyüzünden
Dolunay doğuyor, saçlarıma vuran ışığından anlıyorum.
Yavrularını sana emanet eden kuşlar
Süzüldüğünde martılar
Mahallem gökyüzüne açılırken
Bir emanet de benden olsa ya
Çıplak yalın ayaklarımın hatırına.
03.07.2024
Huri Çalışkan
Merci La Vie
( Teşekkürler Hayat )
Bana bu kadar çok şey veren,
Kuşları diğerinden ayırt etmemi sağlayan,
Gecenin siyah battaniyesini üzerime örtmene,
Ve kalabalığın içinden uyanan dünya
Teşekkür ederim.
Nehir oldum kimi zaman,
Irmakların içinde çağladığım,
Karadeniz dalgasıydım denizde.
Ve Çoğu zaman,
Okyanusun derin, sakin sularını seçtim ulaşılmamak adına.
Çöllerden gelen rüzgâr,
Bizlere özgürlük getir,
Yağmur öncesi gelen fırtına,
Bizlere sessizlik getir,
Dağların esintisi,
Bizlere sevgi getir.
Gezdiğim her yerde seni andım sevgi,
Taşların altında,
Örümceklerin ağ yaptığı mağaralarda,
Bazen midye kabuğunda.
Anne memesinde,
Babanın nasırlı ellerinde,
Sevgili dudağında.
Seni savundum kanlı, kirli ellerde dahi,
Andıkça acıktım, savundukça kimsesizleştim,
Anladıkça çoğaldım,
Çoğaldıkça kaldırdım yüzümde ki peçeyi,
Kırdım kabukları,
Sıyırdım kalan kırıntıları,
Yüreğimde ıssızlık,
Ve ben seni bende buldum.
Gel şimdi otur konuşalım,
Fani dertleri unutalım,
Varlığın dile gelsin,
Gelsin ki!
Huzur doğsun Canan’da.
Bana alfabelerden uzak,
Düşüncelerin anlatamadığı,
Yorgun ayaklarımdan içime rotanı oluştur,
Berrak gözlerimin içine baktığımda,
Şarkımı oluşturan iki malzeme koy kutuya,
Mutluluğu kırıklardan değil,
Coşkuyla ayırt edeyim.
Teşekkürler Hayat, Teşekkürler Allah'ım.
13.08.2024
Huri Çalışkan
VERANDALI EV
Sevmedim ben kimseyi daha
Zannetsem de tüm zamanlarda
Bir yolculuktu unuttuğum
Silkelediğim, kimsesizliğe bulaşan yalnızlık
Herkesin aradığı o parçaya uyuyordum
Belki de beni yoran
Bu anaçlık duygusuydu
Öksüzlüğü öğretiyordu insanlar
Artık yutkunmaya gerek kalmayan kelimelerle beraber
Geçmiş zaman aşklarında bıraktığım o duygular
Keşkeleri, boş vermeyi
Hep fedakârlık yapmayı
Ama en çok da bunu bıraktım
Unutulmayacak insanları kiracı etmiyordum artık
Hatta sevmediğim ayak sesleri için
Kapı arkasında bekleyerek onları karşılamayacağım gibi
Bitti diye üzgün değilim, yalnız ise hiç
Aslında en çokta yalnızlık denilen şey
Varlığın içinde ki yoklukmuş
Geçmiş zamanların oyunlarında mı kaldı mutluluklar
Kim bilir belki de sırlarıyla gömüldü
Sevinçten uykumun kaçtığı gecelerde
Büyüklerim bozarlar diye düşlerimi
Karanlığa sakladığım kalp atışlarım
Şimdilerde sadece uzak görünen bir geçmiş
Genç yaşlarda ne yana gideceğini şaşırır insan
Hoş ne zaman aklıma gelse şaşar kalırım kendime
Şimdi düzeltemem düşlerimi
Hataları, yanlışları ve ahlar, vahları
Üzerine de düştüğüm de söylenemez
İstemesem yapmazdım
Ben sevmedim seni daha
Yazmadım satırlara
Çizmedim gökyüzüne siluetini
Ve dans etmedik henüz
Penceremizden içeri sızan rüzgâr
Uyandırmadı bizi henüz
Hamakta uyuya kalıp
Tutulurken her tarafımız
Birbirimizi tebessümle öperken
Daha da sıkı sarılmadık biz daha
Ağaç gölgesinde uyumadık
Yağmurda ıslanmadık seninle daha
Taş fırlatmadık dereye
Köpeğimizin adı ne olsun diye tartışırken
Benim kazandığımı görmedin daha
Odun kesmekten terleyen yüzünü silmedim henüz
Farid Farjad’ı dinlemedik
Kucağıma uzandığın zamanlarda
Kitap okumadım ben sana daha
Kızdığımı bildiğin halde kızdırmalarına
Ve kızdırdığını bildiğim halde
Küsmelere yenilmedim daha
Heyecanla olan sohbetlerimizin sonu
Tutkuyla sevişmelere dönüşmedi henüz
Telaş yok
Geç kalmak yok
Ne hayata, ne sevgiye dair
Gecikenlerin doğada buluştuğu bir zaman
Tuşlar yerine dudaklarımıza dokunan parmaklarımız
Bizimle büyüyen tomurcuklar var bahçede
Hatta gülüşüyoruz
Ah büyüdüklerini de göreceğiz İncir ağaçlarının
Doğayı şarjlı kutular da saklamak yerine
Dokunarak döşüyoruz ayaklarımızın altına, ruhumuza
Ve ıslak toprak kokusu avuçlarımızda
Ve koklamak, dokunmak, duymak yaşam alanımızda
Hayat gidenleri unutturur
Eğer kalbinde öldüyse
O yüzden ben sevmedim seni daha
Sevmedin sen de kimseyi daha
Sarhoşluğa karışmış duygular içirilmedi bize henüz
Gözlerine kilitlediğin anahtarı almadım
Ve biz keşfetmeye başlamadık daha
Hikâyemiz başlamadı henüz
Gökyüzünü gören bu Veranda da
14.08.2024
Huri Çalışkan
Eylül'de ölmek zor
biliyor musun?
Eylül'de ölmek zordu Anne.!
şimdi bu durgun, hüzünlü halimi görenler beni dalına tutunamayan dayanıksız bir yaprak zanneder.
Eylül yanığı tenimde, hayellerim cebimde, sersem bir rüzgâr'ın esmesine yenik düştüm ben Anne.!
Çocuklar neden ölür, anlamıyorum.!
derin bir mavide, dargın yeşiller de,
bi göç zamanı borusu çalıyor kırlangıçlar için,
konuşsan ya Anne.!
Çocuklar neden ölür.!
sahi adres olmadan nasıl uçuyorlardı kuşlar güneye.
diyelim ki;
ölmedik, tutunduk yaprağa,
kaç mevsimdir kalış süremiz.
Eylül'de ölmek zordu biliyor musun?
Anne.
Soylu Ruh
nasıl mıyım.?
sabahtı ambulans geçiyordu,
yol kenarından,
yutkundum.!
kursağımda bir acı belirdi,
gözyaşlarım sessizce içime akarken.
sen aklıma geldiğinde,
poyraz esiyor kıyılarımda,
ah be sevdiceğim,
sen nasıl bir bereketsin bu topraklara.
senin de dediğin üzere,
tesadüflerin ötesinde,
ayrı rolleri olan,
ama senaryosu aynı yazılmış,
ayrı sahnelerde izlenen filmlerdik,
bu sefer aynı filme alınmış bir sahnedeydi, rollerimiz.
seni sevmek neye benzer,
anlatsam sana şimdi az kalır,
anlatmasam bilmezsin,
çeşitli baharatlara sahip olan bir aktarın,
onca kokunun içinde yine senin kokunu bilmesi gibi bir şey.
eğer kadınların ruhları melodiden ibaretse,
adamların ki de enstrümandır.
Ve...
melodiler doğru enstrümana denk gelirse güzelleşirler.
sen şimdi sorma en iyisi nasıl olduğumu,
yalan söyleyemem ben,
doğruları da bilmeni istemem.!
sabah, ambulans geçiyordu,
yol kenarından,
kalbimin içinde binlerce bıçak acısı.!
sen nasılsın, sevdiceğim.?
incir ağaçları büyüyecekler mi dersin bahçemizde.!
Besmelesi Unutulan Ayetel Kürsi
Ne yazarlık yönümdü
Seni anlatmaya dair kompozisyona dönüşen satırları yazmaya
Ne de şair yanımdı seçilmiş kelimeleri bulmaya
Bir kelime dahi gelmez ki
Bu aklın kalbe değen duygusuna sevgiye dair bir şey olmadığında.
Adın belirip cemalin düşünce aklıma
Besmele ile başlamak gibidir
Tebessüm edilir cemaline
Sonra kalp uzatır kelimeleri elime
Seni anlatmaya başlarlar usul usul
Uyandığım da gece bir hayli siyahın içindeydi
Diplerine vurmuştu saatin
Gözlerim şahit oldular bedenimin hissedişlerine
Güven çemberi belirdi etrafında
Ayetel Kürsi duasının korunak lığını andıran
Küçükken duymuştum büyüklerimden
Belki okumamıza teşvik için öğretilmişti
Ve anlatılmıştı bununla ilgili hikayeler
Bir adam askere giderken kimsesi olmadığı için
Eşini en yakın arkadaşına emanet eder
Rica da bulunur
Önce Allah’a sonra sana diye ekler
İhtiyacı olup olmadığını soruver ara sıra.
Askerden döner adam
Arkadaşıyla karşılaşırlar yolda
Arkadaşı ben senin evine ne zaman gitmeye kalktımsa
Evin etrafında yedi asker vardı
Birinin başı yoktu, nöbet tutuyorlardı
O yüzden ben evine bir türlü yaklaşamadım diye söylenir
Bizim asker anlar ki arkadaşının niyeti halis değildir
Ayetel Kürsi okurken birinde besmele çekmeyi unutur
Askerlerden birinin başı o yüzden yoktur
Varlığın bende öylesi Ayetel Kürsi korunaklığı hissettirir
Ben ki askerlerimizle çevrili evlerde uyumuş olsam da
Evin duvarlarında hissetmediğimdir
Senden bana geçen o güvenin huzurudur
Bu ahir ömür de hediye ettiğin bu cana
Çocukluğumdan beridir okurum okumasına da
Bu yaşımdadır Yedi Askerin iliklerime kadar
Korumasının nasıl güven dolu his olduğu.
Siyah Beyaz Harfler
Ali şimdi bizi görüyor mudur sevgilim
Zeki Müren gibi
Pikap’ ta kendi müziklerini dinliyor mudur?
Kendince hüzünlenip özlüyor mudur buraları.
Ne zaman gözlerimi kapatsam
Bunu düşünüyorum
Her şey yoluna girmişken
Yeniden doğmak zorunda kaldık gibi.
İnsan bazen yerli yerine koyamıyor sevgilim
Can kırıklarını
Yastığın altına koyulmuş dilekler gibi
Uyandığında özleme sırtını dönemiyorsun.
Sabah ölümlerin çırpınışları
Geceden başlıyor olmalı
Sert sessiz harfler içine batarken
Daha sıkı tutuyor vedaları insan
İnsanlar yalnız kalıyor hep bu hayatta.
Koşmak iyi gelirdi aslında
Gelmediğini de gördüm
Üsküdar, Beylerbeyi sahil boyunda
Yine de bu sabahlar ruhumun en iyi yeri.
İnsanların hırıltısı yerine
Dağların hışırtısını sevdiğimi fark ettim
Bize iyi gelen o manzaranın güzelliği kalsın aklında
Görmeyi başaran sevgililer yürür hayata.
Nefis bir kahve kokusu aldım
Soluğunu yutarken
Göğsümde ki kazı alanlarına
Ektiğin tohumlar başını göstermeye başladığında.
Şimdi bize iyi gelir
Sırtımda ki vaha
Boynunda ki çukur
Odayı saran kahve kokusuyla.
Kırışmayan yastık
Ortası çukurlaşmayan yatak
Yalnız kalanlar için tasarlanmış
Marifet değil ki sevgilim
Özüne müptela arılar gibiyimdir ben sana
Reçine gibi yapıştığın zamanlarda.
Puantiyeli Etek
Bedenimin ruhuma az dur be kızım dediği
Elim ayağımın dans ettiği
Bazen yavaş, bazen dörtnala süvari
Tarçın kokusuna fena meyilli
Ama illa ki incire müptela ettiği
Aklıma gelenin başıma geldiği
Bazen de gelmesini dilerken
Yolunu kaybetmiş gibi gelmediği
Süslü yazılara değil de
Kalbin bildiği
Ne varsa baharatların dünyasında
Keşfetmeye istekli
Ruhum bedenim dedim ama
Aklımın karıştığı
Kalbimin bildiği
Her şeye iyi gelir dediğim bir masal bu
Madem bu sabahlara erken uyanmayı seviyordu gözlerim
Diyelim imkânsız
Diyelim saçma
Ruhum bedenimi kaldırır her zaman ayağa
Müziklerin olduğu bu dünyada
Aşk hem hızlı hem yavaş
Kokunu bıraktığın bu yerlere
Serçenin kalbiyle uyanıyorum
Olduğun yerlere yol alıyor güzel zamanlar.
Eve dönmek niyettir
Sana kavuşmak ibadet
Sineme adın mıhlansın ömür sinemasında
Uyumadığım rüyalardan geldim ben buraya
Kırk tas su silemez bende ki seni
Yüzün kalbimin sularıyla ıslanırken
Dilemiştim ki salep içelim
Bu yıl da kar yağışlarına karışan
Portakal kokuları varken etrafta
Yağmur
Susamış toprakların umudu,
Şelâlenden suları serp her bir yamaca,
Yeryüzüne ıslak imzalar bırak gökkuşaklarınla,
Kurumaya yüz tutmuş onca şeyi,
Damlan ile yeşertmeye ant içmiş gibi ustaca.
,, güneşi size yağmuru kendime sakladım...''
Rüzgara Yürüyen Kadının Notları
Kalbinin üzülen odalarını anlatıyordu
Herkese yeten kendisine geç kalan biri
Cinsiyetin ne önemi var ki
İnsan olması kâfi gelmiyor muydu.?
Artık bizlere.
Yazıya devam etsem
Kim olduğuna mı takılı kalır aklımız
Cinsiyetinin Meram’ına mı düşeceğiz
Ben İnsan derim
Sen nasıl anlarsan artık.
Sesine acıların değdiği belli oluyor
Kelimelerin yarasından anlarsın
Özenli, özentisiz kırıkları yapıştırdığı
Harfler delik deşik.
Bu kış ayaklarım üşümesin
Ellerim donmasın
Soğukkanlı sanıyorlar sonra usta
Kalp suyum sıcaktır aslında.
Ruhum renkler skalası
Renklerim onlara tuhaf geliyor
Tek renk olsam sığ
Dallarımın çokluğunda yoruluyorlar
Tek dal kalsam sıradan.
Duygu durumuma göre sahne aldığım
Orkestra şefimin mesaisine geç kalmadığı
Notalarım vardı benim
İnsanı kusursuz ayarlayan gibi.
Siyah matem ise
Neden kefen beyazdı
Bu belki kusur
Belki umursamazlık.
İnsan dalgın bir kimlikse
Öğrenmeye, tanımaya istekli olmadığımız bu zamanlarda
Kestirme yol muydu?
Sohbetin bitimini beklemeden gelen nokta.
Rüzgâra yürüyebildiğim için miydi?
Fırtınanın koynunda yaşamak
Bir AT’ın yelesinde midir?
İncir ağaçlarının bilinmezliği.
Ruhuma alkol damıtılmışçasına keyifli olduğum zamanlarda
Ne içtin diyorlardı
Mayın acıları hissettiğim de ise tenimde
Amma da ağlaksın sende
Yorulduğum zamanlar olurdu
Bedenimde hissedip beni ağlatan
Dinlenemediğim ayakta geçirmek zorunda kaldığım
Nadir de olsa bedenim oh demiş uzanmış koltuğa
Hep yat yat nereye kadar.
Övdüler evet
Çünkü ben bu dünya da iyi işler yapan ruhtum
Hakkı mı da yediler
Kimi zaman aklım takıldı üzüldüm
Kimi zaman tebessümle geçiştirdim
Değiştin diyorlardı
Bak yazarken yine aynısını yaptım
Huyum mudur nedir?
Tebessüm ettim yine.
- Değişmedim!
+ Dönüştüm.
-Size bakmam için taşla yetinmediniz kayalar attınız arkamdan!
+ Hâlbuki ben sobeleri Çocukluğum da bıraktım.
- Korkutmaya çalıştınız!
+ Ben tehlikeli çok insan tanıdım ömrü hayatımda ama onlarla oyun oynamadım, huyum değildir anladınız mı?
- Sadece!
+ Alışveriş yaptığım adresimi değiştim. Biz insanlar bozuk malzemeye denk gelmişsek bilirsiniz aynı yerden alış veriş yapmayız bir daha, ama siz zannediyorsunuz ki dayanırım bir şey olmaz.
- Olmazdı, olmadı da dayandım uzun bi süre, ama siz bedenimi değil ruhumu öldürmeye başladığınızda fark ettim ben.
- Ruhlarınızın siyahlıkları öyle yoğundu ki kalbimi kanatıyordu.
+ Buna tahammül edemezdim, etmedim, etmeyeceğimde.
+ Şimdi içimde ki Çocuğun müzikleriyle yenileniyorum yeniden, rengârenk oluşumu ister kabul etsinler, isterse etmesinler, ben bilirim ki;
,, KAFAMI KALDIRDIĞIMDA ÜZERİMDE GRİ BULUTLAR DOLAŞSADA, GÖKYÜZÜNÜN MAVİLİĞİNDEN ASLA KUŞKU DUYMAM.''
,, Yağmur yağdığında güvendiğim dağlara çadır kurmaktan vazgeçmedim ki ben ''
Mavi ruhumsa yağmura dayanıklılık gösteren bedenimdir!
+ Paylaşacağım notalarım, neşelerim, sevinçlerim, renkli dualarım ve renklerim var benim, isterseniz sizlerde alın ,,,,,,,,, olurda ararsanız kuşlara bakın.!
gülümse.! gülümse hayata.!
şimdi hemen sen de denesene.! sana kalan en güzel şey.... :))
Zamansız Adres
Yaşanmamış aşklarda,
Hanımellerinin kokusu var.
Dolunaylı bir geceydi,
Gün ışığını gördüm sende,
Tutkulu aşkların çağrısıydı,
El uzatan parmakların.
Özlem, hasret, bekleyişler,
Davet ettiler olmazı olduruşlara,
Aşk tutkudur, ruhun gözlerinde.
Gecenin siyahlarında hep sendin aradığım,
Kalbimin sığamadığı yerlerde duramadım,
Aklımın dur dediği yerlere varamadım.
Yıllanmış bağbozumu var senin gözlerinde,
Zamanın olmadığı,
Takvimlere bakmadığımız bu diyarın
Adresini gösteriyordu umutlarım…
Topuklu Ayakkabılar
Kaldırım taşları, yokuşlar
Koşu sesleri
Korku çığlıkları
Ekmek parası için
Zehirli hançer bıçakları saplanır namusa
Bir insafa kalmışsın ha
Aç yırtıcıların elinde
Dilsiz, dudaksız üryan
Gecenin diplerinde
Sen dünkü bebek
Bugünün güzelliği
Yarının Atası
Bir candın sen ha
Sen anne!
Sen kadın!
Sen sevgili!
SEN!
SEN!
YANİ İNSAN!
Gecelerde korkusuz
Pazarlıksız kalmışın
Şu kaldırımdan bu yanı kimin
Kimi vurdular yine karanlık sokaklarda
Yaran yüzünde çakmak taşı
Vurur kayalıkların hırçınlığına savurduğun küfür
Medetsiz çığlıklarını duyan olmaz biriciğim
Ne kınısın da durur bıçak
Ne rüzgârın yelinde aynı yere düşer dallar
Memene bulaşan yavrucuğunun kokusu
Umuttur sana yaşamak
Hangi çağda olsa da ayaklarımız
Elbet gecenin karanlığında saklısınızdır
Bugünün Çocukları
Yarının kazançlarında ziyan edildi biriciğim
Koymazlar postasını
Çekmezler restini dünyaya
Bugünün Çocukları
Yarının kazançlarında ziyan edildi biriciğim
Ah canım sen koru kendini
Bu amansız sokaklarda
Kan ter içinde
Yattıkları ranza
Aşk uzak
Özgürlük yasak
Attılar bir kıyıya
Yaş almış kadınları