
ŞİİRLER-3
,, Şiir Kitabı
Yakında tüm E- Ticaret sitelerinde ve Kitabevlerinden temin edilebilmektedir.'
BEYAZIMSI KALP SESLENİŞ 1
SEN Kİ
Kelimelerin tamamlayamadığı cümleler
Anlamını yitirmiş gözkapaklarına asılı gün
Kuru ekmeği hasrete banayım
Sen ki sakallarının gülüşlerini gizleyemediği ,, esmer tenli yaratık.’’
Seni daima özleyeceğim.!
BEYAZIMSI KALP SESLENİŞ 1
SEN Kİ
SESSİZ ÇIĞLIK -1
,, Beyazımsı Kalp ''
(Ali ÇALIŞKAN Anısına )
SESSİZ ÇIĞLIK -1
( Beyazımsı Kalp Ali ÇALIŞKAN Anısına )
Kasım aylarından bir zamandı, mutfağın penceresinden bakıyorum
Şekersiz kahvemi yudumlarken Ali geliyor aklıma, boğazım düğümleniyor
Bir şey olduğundan değil
Hani hasret tanır ya sevgiyi, ondan yani
Arıyorum Aliyi
Ablaların ablası diyor efendim yerine
Tebessüm ediyorum kendime
Diyorum seni seviyorum, bende diyor, bende seni seviyorum ablaların ablası, kapatıyoruz telefonu sağlıcakla kal aman ha dileklerimizle
Sabah saatleriydi 09:00 belki 09:30 civarı, kardeşlerimi de ekleyerek ablamın varlığına mesajlar yazıyorum, koyu renk saçlarıyla gölgesine bizi alan ablamızın, bakışlarıyla annemizi aratmayan ablamızın
Kış gününe denk gelmişti ikimizin de doğumu
Aylar’ dan şubat günlerden üçü
Ablam ayın başını ben sonunu almıştım
Âlim’in mesaj trafiğimizde meşgul olmasını istemiyordum, üç kız kardeşin sohbetleri bitmezdi neticede
Ali’nin işi de riskliydi öyle ya kafası dağılmamalıydı
Konuşulması gereken konular biter mi hiç kızlar arasında
Çoğunlukla sohbetlerimizi Ondan ayrı tuttuğumuz ,,kardeş candır’’ grubuna yazıyorum
Zaten öyle düşünceli Çocuklarız ki birbirimizi de çok seviyoruz
Gün ev işleriyle geçiyor, vakit bulmuş bloğumda yazılar yazıyorum
Akşam saatleri olmuş ama hala ablamın doğum gününü kutlayan mesaj yazmamıştı Ali
İnşaat işleri kolay değildir ki zaten, zaman bulamadı demek ki.!
37 yıldır kardeşiz, Çocukluğumuzda evin içinde koşturduğumuz
Zaten Aliyle ben evi lunaparka dönüştürendik
Ne elimiz ne ayağımız durur
Biz birbirimizi çok severdik.
Oğlum odasında, ben Müşfik’in annesin sıkı sıkı tembihlediği aman ha kızım Çocuk yemek döker, eskir dediği, odanın içini renklendirmeye gücü olmayan zümrüt yeşili koltukta oturuyorum
Bu evde öğreniyorum ki, beton duvarların suçu yok renklendiremediği duvarları.
Bu şehrin sokaklarında hissettim
Soğuğun elleri acıtan jilet kesiklerini
Kendi evimde kiracıymışım gibi hissettirilişimi
Meğer zengin topraklarda da aç kalıyormuş ya insan
Gelen aramada amcakızı Zeliha adı yazıyor
Yazıya öyle odaklanmışım ki içim titriyor birden
Çocuklarla ilgili yazılarda derinlere vurmaz mıydım ki zaten
Efendim diyorum Zeliha’ya
Neredesin abla diyor, dışarda mısın evde mi?
Diyorum neden ki?
Evde misin diye soruyor ısrarla
Evdeyim de neler oluyor diyorum
Abla otur ayaktaysan diyor
Zaten oturuyorum Zeliha neler oluyor söylesene artık diyorum yerimden zıplayarak
Abla diyor korkma ama Ali inşaattan düşmüş iyiymiş diyor
Nerden düşmüş diyorum
İş yerinden düşmüş 4.kattan
Ve…
Hayatımda ilk defa
Telefonu fırlatıyorum karşı ki duvara
Oğlum koşarak geliyor yan odadan
Anne.! Anne.! Diye bağırıyor, elimi tutuyor, kollarımı çekiştirerek
Oturuyorum, kalkıyorum, etrafımda dönerek
Yine oturuyorum, yine kalkıyorum evladını kaybeden anne gibiyim sağıma soluma bakınıyorum
Aradığımı bulamıyorum, ne arıyorum ki zaten.!
Oğlum anne.! Anne.! Diyor daha baskın, kollarımı çekiştirerek
İçime tanıdık acı geliyor, boğazımı boğan, gergefimi dolan
Bu Ali’nin acısıydı
Ali. Alim öldün mü Alim
Şehir dışında değildi Allah’tan Müşfik
Gidiyorum ben diyorum Ali düşmüş
Ankara’ dan İzmit’e yolun uzunluğu gözümde büyüdükçe büyüyor
İçimin acısını hafifletmeye çalışan Müşfikin elini ittiriyorum
Müşfik elimi tutmaya çalıştıkça içime ihaneti batıyor
Sakın diyorum, sakın bana yaklaşma, bu olay ayrılma kararımı etkilemeyecek
Hep acılı zamanlarımda kafam yalnız kalıyor, ya duvarda ya pencere camında
Hastanenin numarasını buluyorum Doktordan haber alıyorum
Hayati tehlikesi var Hemşire Hanım diyor
Kırıkları var, iç kanaması başlamış diyor
Güldüğünde yüzünün hali geliyor aklıma, kokusuyla, sarılışlarımız
Ama siliniyor hepsi gözümün önünden bir çırpıda
Ali diyorum Alim dayan.!
Varıyorum hastanenin koridorlarını yara yara istikametimi acile çevirerek
Ablam geldi bacım geldi diyor
Kardeşim abla.! Abla.! abim düştü diyor arkamdan yetişmeye çalışarak
Sedyede görüyorum Âlimi
Yüzü balon gibi şişmiş, kan revan içinde yatıyor kımıldamadan
Alim diyorum geldim ben.!
Elini tutuyorum kanlar içinde ki elini, göz kapaklarıyla onaylıyor
Beni anladığını
Oh Âlim diyorum şükür harika gözüküyorsun
Geçecek yavrum diyorum
Dizlerimin çözülen bağında
Taş oturuyor yine boğazıma, ittirmeye çalışıyorum gözyaşımın suladığı kursağımla
Çocuğunu kaybeden anne gibiyim, etimi canlı canlı kesiyorlar
Kan olmayan yerlerini bulmaya çalışıyorum, sarılıyorum bedenimi değdirmeden
Ağladığımı görmesin istiyorum
Ali diyorum.! Ali.!
Ali’ ye bakarken içim mayın acısı, ejderha yanığı, akrep acısı
Ali’yi yoğun bakıma alıyorlar...
08.04.2023
Huri ÇALIŞKAN
SESSİZ ÇIĞLIK -3
,, Beyazımsı Kalp ''
(Ali ÇALIŞKAN Anısına )
SESSİZ ÇIĞLIK -3
( Beyazımsı Kalp Ali ÇALIŞKAN Anısına )
veda etmeden önce bedeni sinyaller vermiş ama yapılan uzunca müdahaleye rağmen yanıt alamamışlar. önce doktor odasına sonra esmer bir adamın sarı renge dönüşmüş bedeninin yanına alınmıştım.
Yoğun bakım staf Doktoru, gel abla dedi önce, sonra başladı anlatmaya.
kardeşini hiç yalnız bırakmayan birine bunu nasıl söyleyeceğimi inan bilmiyorum, bu haberi sana verdiğim için çok üzgünüm, kardeşini çok sevdiğini biliyorum, inanmanı isterim çok uğraştık ama olmadı Aliyi kaybettik abla.
nasıl yani dedim hiç mi, hiç mi yaşamayacak?
tamam ben iyiyim sen yanına git, belki yaşıyordur, ne olur hocam, ne olur ben iyiyim gerçekten sen git Aliye bak demişsemde,
omuzumdan tuttu ve abla, Aliyi kaybettik dedi.
insanlar genelde unuturlar sağlıkçıların da kalbi olduğunu. gözyaşlarını tutamıyordu ve her kelimesinin ardından yutkunma gereği duyuyordu Doktor Bey.
aklımı toplayıp odasına yöneldim, bedenine yaklaşmadan, tavana doğru bakarak el salladım güle güle Alim diyerek, olurya ruhu hala buralardaysa diye.
sonra bedenine yaklaştım, dudak kenarlarını, burnundan sızan kanın kenarlarını, gözlerini öptüm ve ayaklarını. her iki ayağına sırayla başımı koydum ve parmaklarını öptüm teker teker, bir inşaat işçisi olarak ayakları tertemiz ve sarıya dönmüştü.
başımı omzuna koyduğumda hala acır diye endişe ediyorum, sağlık çalışan arkadaşlar normal olarak ara sıra nasıl olduğumu kontrol etmek için bana bakıyor, durum değerlendirmesi yapıyorlardı. genelde öyle olur zaten, insanlar dayanamadıklarında bağırır veya bayılırlar, ablamlar öyle yapmıştı. benimse içimde kurt, aslandan daha çok kükreme sesi vardı , bu ses dışarı çıkmıyordu ama içime aktıkça sağır ediyordu ve kalbim yanardağ gibi patlıyordu. parçalanıyordu organlarım, yalnızdım ve Ali bana bir şey yapamıyordu, ablaların ablası diyerek sarılmıyor, acımın hafiflemesini yardımcı olmuyordu.
,, o yüzden mutlak ki bazı kavuşmalar sarılma ile bitmeli''
yeşil yol filminde John Coffey' in ağzını kocaman açarak içindeki zehri dışarı attığı sahnede olduğu gibi kız kardeşimle bahçeye çıkarıldığımızda avazımız çıktığı kadar bağır mıştık, ablam ise bayılmıştı..
hastanede kaldığım gün boyunca bahçede olan o iri köpek beni görmüş yanıma gelmiş bacaklarıma ilişmişti, ruhunun bana sarıldığını biliyordum. Ali'nin ruhunu orada kimse görmedi, bende öyle, ama O'nun Ali olduğunu biliyordum.
Yoğun bakımdan çıkma olasılığının zayıf olduğunu her fırsatta duyuyorduk, çıksa dahi hayatı boyunca yatağa bağımlı olarak kalacaktı. Bu olayı üç farklı yönden değerlendiriyordum.
1. olarak sağlıkçı tarafımla baktığımda, evet yaşaması imkansız gibi gözüküyordu, ama 2014 yılında da bu adam bir hafta süren ağır yoğun bakım sürecinden çıkmıştı, o zamanda hemşire hanım boşuna beklemeyin eve gidip cenaze hazırlıklarınızı yapın diyorlardı ve ben bir an olsun eve gitmemiş yoğun bakım kapısının girişinde gelen gidenleri rahatsız etmeyecek şekilde dilenciyi andırır duruşla beklemiştim ve içerden Alinin börek istediği haberiyle elim ayağım dolanmış havaya sıçramıştım. yine yoğun bakımdan çıkması mümkün olabilirdi, bizler tahmin edebilir ya da sonuçlara göre konuşabilirdik ama her şeyi Yaradan bilirdi. ,, O, ol der ve olur du''
2. olarak insani olarak düşündüm yatağa bağımlı olsada bakabilir miydik gerçekten de, onun bu durumda ki psikolojisi nasıl olurdu, dua mı ederdi, isyan mı?
3.olarak abla tarafımla baktığımda şefkat, sıcacık sevgi ve sevginin çeşitli tonlarıyla karşılaştım, yokluğunun düşüncesi etimde mayın acısına dönüşüyordu ve içimde bir yerlere olmayan tırnağım batıyordu. kesinlikle yaşamalıydı ve onu önceden olduğu gibi tekerlekli sandalyeden dışarı çıkartmalı, gökyüzünü göstermeliydim,ve yine şükür kurbanı kesecektim.
ama ben başaramadım, ne mesleğim, ne sevgim onu buradan çıkarmaya yetmedi, evet başaramamış idim. ALİ ARTIK bundan böyle HİÇ YAŞAMAYACAKTI, BEDENİNE SARILAMAYACAKTIM.!
esasında, ALİ YAŞIYOR BEN İSE ÖLMÜŞTÜM, ve kavuşmamız için ALİNİN ölmesi gerekiyordu, insanın sevdikleri ölmez ki gömülür _____________/
içimizde öldürdüğümüz yaşayan ölüler doluyken, gömülmesine rağmen yaşayan sevdiklerimizle varlardı.
05.06.2023
Huri ÇALIŞKAN
SESSİZ ÇIĞLIK -4
,, Beyazımsı Kalp ''
(Ali ÇALIŞKAN Anısına )
SESSİZ ÇIĞLIK -4
( Beyazımsı Kalp Ali ÇALIŞKAN Anısına )
senden sonra mı?
bazı şeyler aynı, gün doğumu, gecenin batışı gibi,
hayran olunası gökyüzü hâlâ güzelliğini koruyanlar arasında.
hani sen ikâmeti alıp gitmeseymişsin toprağın altına, kahkaları mı sıkıştırmazdım dudaklarımın arasına,
meselâ rüzgarda uçuşan etekler gibi.
sen burada olsaydın yine özler, yine düğüm olurdu sesim,
zamanla geçer denilen, ama alışılması gereken özlemler de.
aslında hatırlarsan sana olan özlemimin kânıtı gibi bu hep olan şeydi, ama aradığında geçebilen.
ne zaman.!
ne söz.!
hiç bir şey geçmiyor.
ama ne mi oluyor?
kronik hastalıklarda kullanılan ilaçlar misâli yan etkilerini daha detaylı öğreniyor, bir de saklamayı öğretiyor zaman.
,, ben seni özlüyorum, boğazımın yutkunamağı yerlerinde."
bir beyazımsı kalp geçti bu diyardan, ama siz O'nu Ali olarak tanırsınız.
dostları da şöyle diyormuş: Ali hadi gidiyoruz dediğinde biz nereye diye sormazdık, O bir ekmeği böler bize verirdi, ben yemesem de olur derdi
ben de bu Adam'ın ablası
27.12.2023
Huri ÇALIŞKAN
TURKUAZ
Gölgeme yürüdüğün sokakların kapılarını aç
Yağmuru emen toprak gibi olsun yüreğim
Bu yağmur, bu şehir bize yetmez
Sen aklıma değdiğinde kum taneleri çoğalır yüreğimde
Kuşlar gittikleri yerlerden dönerler
Çiçekler taşların içinden filizlenir.
Bitmeyesi mucizem
Turkuaz gülüşlerin hırçın dalgaların arasında
Sen geldiğin zamanlar, sokağımıza maviler yağdı
Çeşit çeşit kuşlar uçtu
Gülüşün kadar gökyüzü, seni sevdiğim zamanlar.
Eylül / 2021
Huri ÇALIŞKAN
GEÇ-MİŞ
Sil baştan yaşama şansı verilseydi diyor şair
Sil baştan yaşama şansı verilseydi eğer.
Kusursuz heybetli adamların omurgaları eğildiğinde
Bastonları dizlerinin yanında öğütler verirler geçmişlerine bakarak
Yaşları Seksen üstü olduğunda.
Ben ise;
Sil baştan oynamak istemezdim aynı senaryoyu
Oturup izlemek istemezdim eski hataları
Düzeltmek istemezdim kaldığım derslerden
Ağaçlara yine tırmanır, üstüne ters takla atar, yağmurda koşar, sırılsıklam yine ıslanırdım
Kedi yavrusu gibi sobanın yanına yine kıvrılırdım
Sızardım uyandırılana kadar
Erkenden uyur, gün doğumuyla kalkardım tekrardan
Ablamla şakalaşırdım, annem dövmesin diye atlardım yine pencereden
Dişlerimin çürümesini umursamadan doldururdum ekmeğin içine şekeri
Koşardım mahalleye oynamaya
Bizim mahallenin oğlanlarını kovalar
Bir şey olmamış gibi yakan top oynardım yeniden
Saçlarımı uzatırdım babaannemin parmakları örgülerime değsin diye
Kollarımı açardım iki yana uçardım umarsızca, korkusuzca
Sarıkızı koklardım ahıra gittiğimde, öperdim de alnından
Hayatıma dâhil olamayan insanları bırakırdım yine korkusuzca
Beslenmiyorsa kalbim nasip etmezdim gölgemi kimsenin toprağına
Kendimle baş başa kaldığım zamanlarda hayallere devam ederdim
Zeytini gramla alabildiğimiz soframızda doymaya devam eder
Bir güzel annem uyanmadan sütlerin kaymaklarını yerdim
Yakalayamayacağımı zanneden Aliyi evin içinde kovalar
Bir güzel pataklar, öperdim yine arkasından
Yüz bin defada gelsem Fatih’e âşık olmaya devam ederdim
Darcy’i her zerresiyle kalbime alırdım
Bana anneliği nasip eden Yaradan’a ise şükrüm bitmezdi
Bilsem ki zorlukların sonunda anne diyen ses olmaya devam ediyor, aynı yolları, aynı zorluklarla, uçurumları aşarak yürümekten korkmazdım.
Pişmanlık yok da bu yolculuğun içinde ölmeseydi ya evin oğlanları.!
Avlumuzun içinde ayaklarımıza değen taze çimenlerin gelincik kokuları
Bu kokuları değiştirmek ahmaklık ve yersiz olurdu. Yaşadığım hiçbir şeyden pişman değildim,
,, İSTEMESEM OLMAZDI’’
Şunu yapabilirim 45 yaşıma denk gelen aklımla, bundan sonra yürüyeceğim sokakları kendi ayaklarımla seçebilir, pişmanlık için Seksen yaşları beklemeden, koltuğa oturmuş titreyen ellerimle, gençlere akıl vermeye çalışmadan yaşayabilirim.
Yeterince yorulmuş, engelleri aşan biri olarak kalbimi pembe bırakan hayat ise ödülünü vermiştir.
Pişmanlık olmadan eğittiğim, yetiştirdiğim, istemediğim tarafları değiştirdiğim, koruduğum hayatıma selam ederim.
Ne güzel ÇOCUKLARDINIZ SİZ YAHU.!
Aralık / 2022
Huri ÇALIŞKAN
UÇMAK İSTİYORUM
Uçmak istiyorum.!
Fakat ne uzak kentlere,
Ne de en güzel gün batımları sanılan coğrafyalara.
Uçmak istiyorum.!
Herhangi kuşkanadında,
Maviliklerin altında,
Yağmur damlalarını emerken kanatlarım.
Uçmak istiyorum.!
Yeryüzüne iyilik tohumları serpmek,
Kimsesiz Çocukların üzerlerini örtebilmek için.
Uçmak istiyorum.!
Ruhumun danslarını bedenimde hissetmek,
Müziklerini duyabilmek,
Denizi güzel şehrimde seni bulmak için.
Sen kalbime,
Öyle bir göç ediyorsun ki sevgili.!
Bu şehirde,
Bu denizde,
Bu gökyüzünde,
Hiç kanatların, kanatlarıma değmemiş gibi.
Uzun bir uyku anında gördüğüm,
En güzel düş müydü bizimkisi.?
Uçmak istiyorum.!
Bir sigara dumanının göğe süzülmesi,
İpek yumuşaklığında tenine dokunmak gibi.
Ciğerlerime, kanatlarıma, seni doldururcasına,
Nefes almanın bahtiyarlığıyla,
Uçmak istiyorum.!
LALEZAR DÖŞELİ İSTANBUL
Ey Efendim!
Ne zaman aklıma meyletse gözlerin
İçimden bir kuş uçar
Gecenin zifiri karanlığında
Esrarı bilinmez bir gülüşünle gökkuşakları doğar
Ey kalbime ikamet eden!
Buz dağlarını eriten cemreni düşür
Baharına lalezar olmak tek çare
Rüzgarlar değerken ateş yangını dudağına
Bende hâlâ gün batımı sersemliği
Bir yerlere yürüyüş var gurbet elinde
Cemalini değdir ki aydınlığa
Yeniden kurulsun eskimiş dünya
Kırılmış yürekleri
Silik sevgileri
Körelen duyguları
Kopart, at bu dünyadan
Nasır kaplayan benliklerimizle
Ey Efendim!
Ruhun cevher ise ne bilir İstanbul
Esrarı gizli bir öyküye yazılmışsa adın
Ey kılcallarıma dolan geçit!
Aşk'ını damıt duvarlarıma
Cemren ile düşlerimi yeşertmen tek çare
Gül kokan dudaklarınla
27.04.2024
AND BLUE
Bir şarkının içinden,
Sen geçtiğin zamanlar,
Ağlamaklı oluyorum,
Sesine sarılamadığım da,
Noksan, öksüz.
Gündüzü doğurmayı unuttuysa gece,
Sen de yoksan eğer,
Dolunay alsın beni içine,
Yoksan sancılı geçer bu gece.
Saçlarına sinmiş,
Gül kokularını kurutsam,
Bahar dolar çektiğimde içime,
İnsan kalabalığı dolmadan yeryüzüne,
Soluklansam ah yüzünde.
Seni nasıl mı özledim,
Üzerimde yorgan olsa,
Hasretin üşüyor.
Now ı'm so sad,
And blue.
Here without you,
What can ı do?
06.06.2024
NOTASIZ ŞARKI
Sensizliği hiç hesaba katmadım
Hangi koku saklanmaya değer bilmiyorum
Sensizliği mıh gibi kalbime saplayan şarkıyı da
Başka ellere nasıl dokunulur
Başka ten nasıl sevilir
Galatasaray maçı nasıl izlenir yalnız başına
Senden başka hangi Ademoğlunun doğum günü
Takvim yaprağını kutsallaştırır
Hangi kürek kemiği yastık olur bir başa bilmiyorum
Sensizliğin rengini bilmediğim gibi!
Hangi insanı gördüğün de
Hatıralarımız canlanır
Hangi sözde denk gelirsin bana
Senden başka delilik üzerine master yapan
Başka kim var bilmiyorum
Kaç durak daha dalar gözlerim
Sensizliğin kimsesizliğini bilmiyorum
Sarıldı hayalin gözlerime
Savruldum yeniden
Sahi şehrine gelenler de
Meftun oldular mı?
O ihtiyar ağaca!
Yakında geri dön gözlerime
Sensiz gün nasıl aydınlık olur bilmiyorum.!
18.05.2024
ÇATIYA KONAN UÇURTMALAR
Neden ona bu kadar aşık oldunuz?
Çünkü O!
Bedenine öyle bir ten giymişti ki,
Bütün Ademoğullarından ayrışıyordu.
Biliyor musun?
İnsan aşık olduğunda,
Ayakizleri toprakta değil gökyüzünde dolaşır.!
Uçmasını bilen uçurtmaların,
Seni tanıyan yıldızların olacak gökyüzünde.
Aşk'ın özü gözle değil kalple görülür.
O yüzden kalp aşkı tanır, gördüğünde ona gülümser.
İnci mi olmak isterdin midye kabuğunda?
Elmas mı, sahipsiz bir ada da?
Sen söylemedin mi?
Aşk'ın özü gözle değil kalple görülür,
Gözle göründükten sonra,
İnci imişim!
Elmas mışım!
Ne önemi var.
24.05.2024
This iS Love
Raif Efendi’nin dediği gibi
Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı
Gene aynı şekilde fakat her şeyden habersiz yaşayıp gidecektim.
Birbirimize rast gelmemiz için
Yıllar evvel yazılmış alın yazısı
En az yedi ayrı yerde denk getirmek için
Davet mektubu hazırlamış dünya
Geceler geçmiş, yağmurlar yağmış
Depremler olmuş şehirde
Âlemin ötesinde
Uzak bir kentte gündönümleri.
Dünya metrelerce çemberden ibaretmiş
Döndü durdu, yaklaştırmak için
Onca mucize türedi haberli, habersiz
,, Got to love you ‘’ yazıldı satırlara
24.05.2024
BİR SABAH KADIKÖY
Hangi duadan geldin sen böyle,
Umutlar doğuyor gülüşlerinden,
Mavileri saçarak yeryüzüne,
Kuşlar uçuyor kıtalar arasından.
Kalp çarpıntılarıyla yalın ayak geldim bahtına,
Öksüz çığlıklarım, sustular yamacında,
Bir aydınlık denizin derinliğinde,
Hangi koydan çıktın kıyılarıma.
Nefesim serçe gibi konuyor dallarına,
Nerden geldin rüzgârın oğlu,
Yeniden cemre düştü yapraklarıma,
Savrulup durdum kirpiklerinin telinde.
Şimdi yeniden karşı karşıyayız,
Rıhtımın kalabalığında,
Ayaküstü konuşuyoruz,
Nefesin, soluğumu kesiyor,
Üstümüzde bütün mavi boncuklar.
Şimdi yeniden canlandı kuruyup kalan umutlar,
Sesin kulağıma sayısız şiirler fısıldar,
Adınla gelir tüm notalar,
Bütün dünya içi dâhil.
Geceleri siyah battaniyeye sarılmış mutsuzluk,
Sabahları telaşlı bir kalabalık,
Ama gölgen belirir belirmez,
Ayak seslerin, duyulur duyulmaz,
Karanlıklar ardından güneş doğuyor gülüşlerimde,
Soluğum yutkunuyor,
Kollarının arasında,
Dünya içi hariç.
07.06.2024
Huri Çalışkan